Haberler
Köşe Yazıları
Kaynaklar
Dağ Keçisi
Etkinlikler
Ziyaretçi Defteri
Bağlantılar
Samanlık
www.beyingocu.com

Başarı Öyküleri : İsviçre'deki Türk Göçmenlere Yönelik Dil Okulu

1960'lı yıllarda, Türkiye'den başta Batı Avrupa ülkelerine olmak üzere, artan dış göç olgusu ve ortaya çıkardığı etkiler tüm çevrelerde yoğun tartışmalara neden olmuştur. Özellikle göçmenlerin yaşadıkları toplumlara entegrasyon (kaynaşma) sorununun çözümüne yönelik, göç alan toplumlar tarafından bazı projeler geliştirilse de, söz konusu sorunların sürdüğü görülmektedir. Entegrasyona ilişkin sorunların başında, başta kadınlar olmak üzere göçmen topluluğun göreli eğitim düzeyinin düşüklüğü, dil, yol ve yordam bilmemeleri gelmektedir. Türkiye'de, dış göç olgusu ağırlıklı olarak bu sorunlar temelinde tartışılsa da, beyin göçü adı ile bilinen nitelikli göç akımlarının da Türk göç tarihinde önemli bir yer tutuğu bilinmektedir. Türkiye, söz konusu beyin gücünden, gerek ülke için, gerekse ülke dışında yaşayan göçmenlerin sorunlarının çözümünde çok değerli bir yere sahip olmalarına rağmen yararlanmayı düşünmemiştir. Bu amaçla başlattığımız "Beyin Göçünden Beyin Gücüne" projemizin çerçevesinde tanıştığımız İsviçre'de yaşayan Nezahat Doğan'ın, Türk göçmenlerin yaşadıkları toplumda, yaşam düzeylerini yükseltmek ve çağdaş uygarlığın nimetlerinden yararlanmayı öğretmek konusunda anlamlı bir örneğini oluşturduğu için sizlerle paylaşma istedik.

Nezahat Doğan, 36 yıl önce bir ilkokul öğretmeniyken, evlenerek göç etmiş İsviçre'ye. Türkiye'de öğretmen okulunda eğitimini sürdürürken Almanca öğrenmesi ve kendi deyişiyle şans eseri olarak İsviçre'nin Almanca konuşulan bölgesine yerleşmesi onun ileride yapacağı çalışmalarının ilk adımlarını oluşturmuş. İsviçre'ye yerleşmesi ile birlikte dil bilme avantajını kullanmaya karar vermiş. Öncelikle Almancasını geliştirerek, kurs öğretmenliği yapmak için gerekli sertifikayı aldıktan sonra, bir de arada Almanya'da Goethe Enstitüsü'nden diploma alarak, yetişkinler eğitiminde kurs idarecisi olmuş. 2001 yılında yaşadığı Winterthur şehrindeki göçmenlere yönelik entegrasyon dairesinde çalışmaya başlamış. Burada İsviçre'deki Türk dernekleri ile İsviçre resmi makamları arasındaki ilişkilerde anahtar kişi rolünü üstlenmiş. Entegrasyon dairesindeki çalışmaları sırasında, Türk göçmenlerin yaşadıkları sorunları daha yakından tanıma fırsatı bulmuş.

Başta kadınlar olmak üzere, dil bilmemekten kaynaklı olarak evlerinin içinde izole olarak yaşayan göçmenlerin toplumla bütünleşmesi çok düşükmüş. Bu bütünleşmenin geliştirilmesi için entegrasyon dairesi içinde Almanca kursu açmayı başarmış.

Özellikle kursa kadınların gelebilmesi için, ödeme kolaylıkları, ücretsiz çocuk bakımı, yerleşim yerlerine yakın bir yerde kursun düzenlenmesi gibi kolaylıklar sağlanmış.

Kurslara ilginin artmaya başladığı bir dönemde, entegrasyon dairesi bu kursların onların iş alanına girmediğini, isterse bireysel olarak kursları sürdürebileceğini söylemiş. Bunun üzerine Nezahat Doğan, şu anki okulunu açmış. Okulda, kadın- erkek karışık olan sınıfların yanında, sadece kadınlara yönelik öğleden sonra sınıfları da bulunmaktaymış. Nezahat Doğan, okula gelme yönünde istekli olanların derslerden çok yararlandığını belirtiyor.

Dersler kapsamında yalnızca dil eğitimi verilmiyor; aynı zamanda, kursiyerlerin yaşadıkları kentin sosyal, kültürel dokusunu tanımaları sağlanarak, kamu kurumlarının çalışmaları anlatılarak, kentli değerlerin benimsenmesine yardımcı olunmaya çalışılıyor. Almancayı öğrenen ve bir şekilde çalışma yaşamına girebilen kursiyerlerin diğer kursiyerler için motivasyon kaynağı olduğu da belirtiyor.

Oradaki Türk dernekleri aracılığıyla Nezahat Doğan, başta kadınlar olmak üzere olabildiğince fazla sayıda göçmenimizin kurslara katılımını sağlamaya çalışıyor. Ancak, bugünlere gelebilmek çok da kolay olmamış. Okul açma fikrine karşı olan birçok İsviçre kurumu ile uğraşmak ve kurumların başlarında bulunan kişileri ikna edebilmek için aylarca git gel yaşanmış. Nezahat Doğan, kendisinin sosyal demokrat partideki tanınmışlığı nedeniyle, bir çok kapının kişisel çabaları sonucu sanki hatır için açıldığını belirtmekte.

İsviçre'deki bazı makamların okula sıcak bakmamasında, "bizde yeteri kadar Almanca kursu var, oraya gelsinler, biz onlara olanak tanıyoruz" gibi yalınkat bir anlayış etkili olmuş. Nezahat Doğan'ın ısrarla anlatmaya çalıştığı ise, insanlarımızın uyum sorunlarının altında yalnızca Almanca bilmemenin yatmadığı... Kentli bilinci, sosyal kurumlardan yararlanmanın arttırılmasının en az Almanca bilgisi kadar önemli olduğudur. Çok az eğitimi olan kişilere Almanca öğretiminin önce Türkçe yapılması ve kentli değerlerin benimsetilmesi gereği, daha sonraki aşamalarda ise istenirse diğer kurslara gidilebileceği.

Sonuçta okul açılarak amaca ulaşılmış, şimdi de en büyük sorun olan sürdürülebilirlik ile uğraşmak durumundalar. Bu noktada, özellikle kurslara yönelik ilgiyi arttırmak en öncelikli sorun alanı. Kurs ücretleri başlangıçta ilgiyi çekmek için düşük bir düzeyde belirlenmiş. Sonra, İsviçre Devleti'nden yardım sağlanarak, saat ücretleri yarıya düşürülmüş ama yine de kurslara beklenen ilgi sağlanamamış.

Bu ay İsviçre'de yeni bir yabancılar yasasının çıkmasının dil bilmeyi çok daha önemli hale getirdiğini belirtiyor Nezahat Doğan. Yasaya göre, Almanca bilmeyenler İsviçreli olamıyor ve yeni gelenlerin de beş yıl içinde Almanca öğrenmezler ise oturma izinleri uzatılmıyor. Nezahat Doğan, bu yeni düzenlemelerin kurslara olan ilgiyi arttırıp arttırmayacağını merakla bekliyor. Bu arada, güzel bir haber olarak Zürih Başkonsolosunun kurslara ilginin artması için, çalışmalara destek olacağı haberini veriyor. Destek, kurslara devlet yardımın sürmesi için çok önemli. Çünkü, altı ayda bir projenin devamı için onay alınması gerekiyor. Önümüzdeki altı ay için, entegrasyon dairesinden izin alınmış olması ise diğer güzel haber. Bu arada kentin yabancılar dairesi başkanının desteğinde yakında uygulamaya girecek bir yönetmekle, eğitim düzeyi düşük olan Türklerin, öncelikle söz konusu okulun hazırlık sınıfına gitmeleri, daha sonra ise hükümetin kurslarına devam etmeleri sözkonusu.

Bu arada Winterhur'daki Türk derneklerin de desteğinin unutulmaması gerektiğinin altını çiziyor Nezahat Doğan. Derneklerin üyelerine gönderdikleri mektuplar ile okulun tanıtımına katkı sağlamaları daha fazla sayıda göçmene ulaşmak için büyük önem taşıyor. Kendi deyimiyle, okulu açmanın güç ama yaşatmanın daha güç olduğunu belirten Nezahat Doğan ve ekibine çalışmalarındaki başarılarının, katlanarak sürmesini ve yurt dışındaki beyin gücümüzün diğer üyelerinin de yaşananlara karşı sosyal duyarlılığını göstererek, sorunların çözümüne katkıda bulunmalarını diliyoruz.

Haberler | Köşe Yazıları | Kaynaklar | Dağ Keçisi | Etkinlikler | Ziyaretçi Defteri | Bağlantılar | Samanlık
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri